Ahlak her toplumun varlığını bir düzen içinde devam ettirmesi için gerekli olan vazgeçilemez bir unsurdur.

 Ahlakın varlığını devam ettirmesi ise bir takım değerlere bağlıdır.

Modernleşme ve sekülerleşme süreçlerinde bu değerlerin değişebildiği görülür.

Sekülerleşmenin içinden doğduğu Protestanlık mezhebi ahlakı, dini bağlamından uzaklaştırıp insani değer ve iradenin ürünü yapar.

 Bu süreç sekülerliği getiren Protestanlığın dini- dünyevi ayrımı yapmaya çalışan bir düşünsel hareket olarak doğması nedeniyle olmuştur.

Peki sekülerleşen fakat hristiyan olmayan İslam toplumlarında ve Türkiye’de bu süreç nasıl işlemektedir.

Ahlaki değerlerin dinden beslendiği bir ülkede ahlakı dini unsurlar harici bir değerler sistemine dayandırmaya çalışan bir meta anlatının serüveni nasıldır.

 Türkiye’de modernleşme ve sekülerleşme süreçleri sonucunda ahlaka yön veren değerler dinden bağımsız olarak varolmuş mudur?

Bu sorulara cevap arayan makalemiz ayrıca her tartışmada sonuç cümlesi olarak ortaya çıkan ahlaki zaafiyet sorununa da kısa cevaplar vermeye çalışmaktadır.

Bu bağlamda yaptığımız tespitler yakın tarihimizde görülen davranış ve norm sapmalarının nedenlerini de ortaya koymayı amaçlamaktadır.