Evrene baktığımızda, özellikle canlılar aleminde, Yüce Allah’ın her şeyi çift yaratmış olduğunu görürüz.
Eşref-i mahlukât, yani yaratıkların en şereflisi olan insan için de durum bundan farklı değildir.
Bu ilâhî düzen içerisinde erkek veya kadın olmayı tercih etmek kendi istek ve rızamıza bağlı olmadığı gibi, bunun övünülecek bir tarafının olmadığı da ortadadır. Çünkü, kendisine hesap vereceğimiz Allah (c.c.), bize şeklimize veya cinsiyetimize göre değil, kulluğumuzun derecesine göre değer vereceğini belirtmektedir:
“Mümin olarak, erkek veya kadın, her kim sâlih ameller (iyi işler) işlerse, işte onlar cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar.” [1]
Değerli Mü’minler!
İslam dünyası da dâhil olmak üzere, dünyanın her yerinde kadınlara yönelik bir takım olumsuz yaklaşımlar ve tavırlar gözlenebilmektedir.
İşin vahim tarafı, Kur’ân ve Sünnet çizgisine ters düşmesine rağmen, İslam toplumunda meydana gelen bu olumsuz davranışların bir kısmının dinden kaynaklandığı imajı verilmesidir
. Halbuki, kadına yapılan her türlü ayrımcılık, onu aşağılayan sözlü ve fiili davranışlar cahiliye dönemine ait davranışların kalıntılarıdır.
Kur’ân, kadını erkekle birlikte muhatap alır ve onlara şöyle seslenir:
“Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, itaatkar erkeklerle itaatkar kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar; sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, (Allah'a) saygılı erkekler ve saygılı kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, namusunu koruyan erkekler ve namusunu koruyan kadınlar, Allah'ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar; işte Allah bunlar için bağış ve büyük bir mükfat hazırlamıştır.” [2]
“Erkeklere de kazandıklarından bir pay var kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır.” [3] âyetinden de anlaşıldığı üzere cinsiyet ayrımı gözükmemektedir.
Yorumlar
Son Haberler