Zebralar neden ülser olmaz ! Bu bir kitap adı. Ülser de tıpkı alerjiler gibi strese bağlı hastalıklar arasında sayılıyor. Uzun süren stresin (kronik stres) kalp -damar hastalıklarından, depresyona hatta kansere uzanan bir yelpazede hastalıkları tetiklediği düşünülüyor. Stresi özünde bizi hayata bağlayan bir yaşam enerjisi. Bir tehlike anında, bir ihtiyacımız karşılanmadığında ya da duygusal dengemiz bozulduğunda stres tepkisi başlıyor. Bu tepkinin amacı bizi hayatta tutmak. Yani stres mekanizmasının varoluş amacı hayatı devam ettirmek.
Bu amaçla bizi kaçmaya, savaşmaya bazen donup kalmaya vb. tepkilere yönlendiriyor. Kalabalık önünde bir konuşma yapmanız gerektiğinde, sürücü sınavında, kariyeriniz de bir değişiklik olduğunda da stres yaşantısı devreye giriyor. Bir bebeğin doğumu, evlilik, emeklilik gibi ölüm de strese yol açıyor. Bunun yanında yemeğin dibi tuttuğunda ya da sınav notu zayıf olduğunda da stres yaşanıyor. Görüldüğü sevindirici olaylarda olduğu kadar üzücü olaylar da strese yol açabiliyor. Çünkü her iki durumda da biyolojik, fizyolojik ve duygusal sistemin dengesinde bir bozulma ve değişiklik oluyor.
Ve biliyoruz ki insanın temel programı dengedir. Hücrelerimizdeki su ve tuz oranı, kanımızdaki şeker oranı, alyuvar- akyuvar oranı, tansiyonumuz, nabzımız vb. hep bir denge içerisinde çalışır. İşte stres bu dengenin bozulması ya da bozulacağına ilişkin bir algının oluşması ile başlar. Topluluk önünde bir sunum öncesi heyecanlanmak doğaldır ancak bu konuşmayı etkileyecek boyuta ulaştığında eli kolu bağlayacaktır. Yoğun trafik bir stresör olabilir de olmayabilir de farkı yaratan sizin algılarınızdır.
Hayatta mühim olan başınıza ne geldiği değil onunla ne yaptığınızdır. Bu bağlamda yaşanan stresin büyük çoğunluğu olaydan değil olaya verdiğimiz anlamdan kaynaklanır. Yani zihinseldir. Trafikte takılıp kalmak kimileri için stres başlatıcıyken kimileri için değildir. Stres mekanizması bizi hayatta tutmak için varoluşumuza gömülü olarak dünyaya geldiğimiz bir mekanizmadır. Onu bir otomobile benzetirsek onu nasıl işleteceğimiz büyük ölçüde kendi elimizdedir.
Eğer bir olay biz de tehlike duygusu ya da düşüncesi uyandırıyorsa (ki bir ormanda yaşamadığımıza göre hayati tehlikeler yok denecek kadar azdır) ona kadar sayıp kendimize şu soruyu sorabiliriz “stres mekanizmasını başlatmaya değer mi? yani savaşacak, kaçacak, korkacak ya da öylece donup kalmaya değer mi?” Stres yönetilebilir hayat enerjisidir. Stres yaşantısının seyri yönetmen koltuğunda oturan kişinin zihinsel yapısı, kişiliği, iletişim tarzı, manevi gücü ile oluşur.
Zebralar neden ülser olmaz sorusuna dönecek olursak. Ülser olmazlar çünkü tabiatın içinde yaşarken av olmamak için kaçar, acıkınca savaşır-avlanır, sessiz kalmaları gerektiğinde tamamen içgüdüsel olarak donup kalırlar. Çünkü doğal ortamlarındadırlar. Oysa zebraların da ülser olabildiği bir yer var? Evet hayvanat bahçesi. Çünkü doğal ortamı değil.
Doğada yaşayan insanların daha geç yaşlandıkları, daha az hastalandıkları dinç oldukları gözleniyor. Örneğin, Muğla’ nın bir köyünde yaşayıp, tarhana, kavurma, yoğurt vb. doğal ürünler yapıp satan aynı zamanda sosyal medyayı takip eden ve bunları vücudundaki 8 platinle tek başına üreten, 71 yaşındaki Günay teyze. Hayat dinamik diyalektik bir denge arayışı. Biraz da hacıyatmaz gibi olmayı gerektiriyor. Kişiliksiz olmak anlamında değil uyum sağlamak anlamında kullanıyorum. Hem kendimiz kalarak (değerlerimize sadık kalarak) hem de durumun gerektirdiği esnekliği göstererek. Zeka da zaten uyum sağlama becerisi değil midir?
Her gün bir yerden göçmek ne iyi. Her gün bir yere konmak ne güzel. Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş. Dünle beraber gitti, cancağızım. Ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım. —Mevlânâ. Dr. Kadriye IŞIKLAR PÜRÇEK.
Yorumlar
Son Haberler