Gözden kaçırmayın

Öğretmen geçmişin öğreticisi, geleceğin kurucusudur”Öğretmen geçmişin öğreticisi, geleceğin kurucusudur”

Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü, Afyon Kocatepe Üniversitesi Edebiyat Topluluğu, Akademik Düşünce Eğitim ve Medeniyet Topluluğu tarafından “Türk Dünyası Paneli – I” düzenlendi.Fen Edebiyat Fakültesi Erdal Akar konferans salonunda gerçekleştirilen Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cüneyt Akın’ın yönlendiriciliğini yaptığı panelde; Pamukkale Üniversitesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Turgut Tok, Prof. Dr. Mustafa Arslan, Prof. Dr. Mehmet Surur Çelepi, Doç. Dr. Soner Sağlam, ve Dr. Öğretim Üyesi Salih Mehmet Arçın konuşmacı olarak yer aldı.Prof. Dr. Akın’ın açış konuşmasının ardından Pamukkale Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Turgut Tok “Türkçe’nin Coğrafyasında Bir Gezinti” başlıklı sunumunu yaptı. “Dünya’da 7 binin üzerinde dil var” “Türkçe’nin Coğrafyasında Bir Gezinti” başlığı adı altında diller hakkında bilgi veren Tok, şunları söyledi:“Dünya’da 7 binin üzerinde din ve diyalekt var; bunların yaklaşık 200 tanesi resmi dil. Bu 200 resmi dil arasında da 50 dil, 5 milyon ve daha fazla insan tarafından konuşulan dillerdir. Bilinen diller çıkarılınca lehçe denilebilecek bu diller çok az kişi tarafından konuşulan dillerdir. 15. yüzyılda yer alan dil sayısının iki katından fazladır. 500 yıl geçtikten sonra binlerce dil yok olmuş. Şu anda konuşulan dillerin üçte birinden fazlası yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır.” “Folklor 19.yüzyıl ortalarında önemli bir çalışma alanı olmuş”  Pamukkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Arslan ise Türk Dünyası’nda Folklor Çalışmaları konulu sunumunda folklorün ortaya çıkmasındaki süreçte Türk milletinin önemli katkısı olduğunu belirtti. Arslan; “Yeni Çağ açıldığında Batı Avrupa kendini sorgulamaya başlamıştı; yeni arayışlar içerisinde yeni kıtalar, yeni yerler keşfettiğinde, yeni insanlar ve yeni kültürler keşfettiğinde onların üzerinden hem kendini eleştiriyor hem de bu yeni kültürlere merak salıyorlardı. 17.  ve 18. yüzyıllarda bu belli bir noktaya gelmişti ki reformlar, Rönesanslar, hümanizm, klasizim, romantizm gibi tüm bu akımlar aslında bir folklordür. İnsanların kendini ve yaşadığı toplumu tanımasıdır; yani toplumun kendine yeni bir kimlik yükleme sürecidir” diye konuştu. “Küreselleşme bazı maddelerin daha fazla tüketilmesine sebebiyet verir” Pamukkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Surur Çelepi ise “Türk Biyoetiği” başlıklı sunumunda Türk Biyoetiğini açıklayarak şunları söyledi:“İnsanoğlu birçok çıkmaza girmiş durumda; bazıları sağlığa yönelik, bazıları ekonomik çıkmazlar, bazıları savaş çıkmazları ama bu çıkmazların en büyüğü doğa ile ilgili hak ihlallerinin yarattığı çıkmazdır ki bu insanoğlunu bir girdaba doğru çekmiş durumda. Bu çıkmaz 14. yüzyılda ekonomik bir program olarak başlayan ve Avrupa’daki kıymetli madenleri arttırmaya yönelik programla başlamış durumdadır. Ülkeler kendi sınırlarındaki kıymetli madenleri arttırmak için sürekli olarak doğayı hedef alıyorlar. Daha sonrasında ise bu süreç sömürgeciliğe dönüşüyor. Her zaman daha fazla madde, daha fazla madde, daha fazla maddeye ihtiyacımız var diyerek kapitalizmle tanışıyoruz. Kapitalizm bunu en üst seviyeye çıkarıyor. Daha fazla madde her zaman için kaynağın, doğanın içerisinden alınmasını gerektirir. İçinde bulunduğumuz küreselleşme bazı maddelerin daha fazla tüketilmesine sebebiyet verir.”Pamukkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Soner Sağlam, “Türkmen Masallarının Eğitimsel İşlevi ve Masalların Gücü” hakkında bilgiler aktardı. Türkmen masalları hakkında konuşan Sağlam şunları kaydetti:“Masallara masal deyip geçmeyin; denildiği gibi masallar ile hem çocuğun eğlendiği hem güzel vakit geçirdiği hem de özellikle problem çözme, bizim için önemli olan strateji geliştirme, hayata dair problem çözebilme yeteneğinin kazandırabildiğini görüyoruz. Türkmenler arasında meşhur olan bir Akpamuk adlı bir masal var o masaldan bahsedeceğim. Bu masal kahramanı genç bir kız olan yedi erkek kardeşten sonra dünyaya gelen bir kızın ağabeylerini arayıp, bulma ve onlarla birlikte yaşamak için verdiği mücadeleyi konu edinir. Çıktığı  bu zorlu mücadele de türlü engellerle karşılaşan Akpamuk sabır kararlılık ve cesaretle mücadelesini sürdürmüş ve sonunda mutluluğa kavuşmuştur” şeklinde konuştu.Pamukkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Salih Mehmet Arçin sunumunda Gutav John Ramstedt’in Doğuya Seyahati hakkında bilgiler vererek şunları aktardı:“Ramstedt altay dilleri üzerine kitaplar yazmış bir yazar. Bilim ve sahayı yani coğrafyayı ve coğrafyadaki gözlemleri nasıl birleştirdiğini ve bu bileştirme esnasında din ve dil ile ilgili gözlemleri bulunan bir yazar. Ramstedt, 1873 yılında Finlandiya’da doğdu. Doğduğu çevre çok dilli ve çok kültürlü olması sebebiyle genç yaşlardan itibaren ana dili dışında başka dillere maruz kalmıştır. Eğitim hayatı sebebiyle bir papazlık mektebine gitmiştir. Papazlık mektebinde, İbranice, Yunanca ve Latince gibi klasik diller öğrenmiştir. Aslında Batılı Türkologlarda gördüğümüz bir gelenektir. Hem klasik dilleri hem de güncel dilleri öğrenmesi onun daha sonraki bilim  hayatında önemli bir özellik olmuştur” şeklinde konuştu. Panel katılımcılara katılım belgesi verilmesi ile son buldu.